9 Şubat 2011 Çarşamba

Mısır


Son günlerin popüler ülkesi Mısır...

Sürekli duyduğumuz yer Tahrir Meydanı. Göstericilerin ısrarla toplandığı ve devrim yapmaya çalıştığı yer. Burayı seçitklerine göre bizim Taksim Meydanı etkisinde bir yer olmalı.

Tahrir Meydanı denen yer aşağıda görülen yuvarlak alan (Sadat Metro Durağı'nın olduğu yer):



View Larger Map


Tahrir Türkçe'de de olan bir kelime. Daha çok bugün 60-70 yaşlarında olanlar biliyorlar. Çünkü eskiden edebiyat derslerinde tahrir diye bir bölüm varmış. Bugünkü söyleyişle kompozisyon diyebiliriz.

Tahrir'in meydana isim olan anlamı ise 'özgür bırakma' gibi birşey. Arapçadaki hrr kökünden gelmiş.
Hürriyet kelimesi de aynı kökten. Bir bakıma 'Özgürlük Meydanı' yani. Her şehirde bu isimde bir meydan olur genelde.

Yazma, kompozisyon anlamı ile özgür bırakma anlamı arasındaki bağlantı İngilizce bilenler için daha rahat izah edilebilir.
İngilizce'de de 'release' hem yazıyı yayınlama, hem de birşeyi özgür bırakma anlamında. Bu da aynı şey.

Mısır'dan bahsetmişken...
Mısır ülkesinin ismi de ilginç. Doğulu halklar bizim gibi 'Mısır' türevi kelimeleri tercih ederken batı uygarlığı 'Egypt' türevini tercih ediyor.
İkisinin de hikayesi farklı. Egypt Yunanca'dan geliyor. Eski Yunanlar koymuş. Kelimenin kökü Aigyptos Yunanca. O da Ege'nin altı anlamındaki Aigaou huptios'tan geliyormuş. Yani aslında coğrafi konum bildiren bir isim. Aynı güneşin doğduğu yer, yani doğu, anlamına gelen Anadolu gibi. Yine eski Yunan'a göre konulmuş bir isim.
Bu ilk teori. Diğeri de eski Mısır tanrısı Amarna Hikuptah'tan geldiği (Hikuptah-Egypt ses benzeşmesine dikkat!). Aslında Memphis şehrinin ismiymiş de sonradan Yunanlılar bütün ülke için kullanır olmuşlar. Memphis te biliyorsunuz bugünkü Amerika'da bir şehrin de adı. Başka bir yazıda Amerika'daki bu şehir isimlerine değinirim muhtemelen.
Egypt isminin bir versiyonunu hala biz de kullanıyoruz. İslamiyet öncesi Mısır halkı olan Hıristiyan Mısırlılara hala Kıpti diyoruz, aynı kökenden.
Bir de pek çok dilde Çingene anlamındaki 'gypsy' var, o da Mısırlı anlamında. Romanların oradan geldiği düşünülmüş nedense.

Gelelim Mısır ismine. Onun için de rivayetler çok. Internette arayınca çeşitli şeyler çıkıyor karşınıza. benim en çok aklıma yatan İncil'de Nuh Peygamber'in oğlu olarak tanıtılan Ham'dan geldiği. Onun Nuh'un Kuzeybatı Afrika'ya giden oğlu olduğuna inanılıyor. Mısır'ın daha eski ismi Kemet'miş. Siyah Ülke anlamına geliyor , ama Ham'dan türemiş olduğu da bir ihtimal. Neyse, konuyu bağlayalım, Ham'ın İbranice'deki hali Mizraim. Mısır kelimesinin muhtemel kökeni yani.

Mısır bitkisinin isminin durumu da karışık. Buralara Mısır'dan geldiği için öyle adlandırıldığı düşünülüyor. Aynı Portekiz-Portakal, Hindistan (Amerika olanı)-Hindi gibi. Ama bitkinin kendisi Amerika kökenli. Nasıl olmuş ta Mısır'la ilişkilendirilmiş çok açık değilmiş. Hatta biryerde okumuştum, bitki olan Mısır'ın o şekilde isimlendirilmesi Amerika'nın keşfinden öncelere gidiyormuş. Bu da acaba "Arap tüccarlar Colomb'dan önce Amerika'ya gidip geliyorlar mıydı zaten?" sorusunu akla getiriyor. Neden olmasın? Amerika'nın keşfi(!) hikayesi hep biraz eğriti gelir bana.


Mısır deyince illa piramitlerden bahsedeceğiz. Çok kişi Mısır'ı gitti gördü ama bilmeyenler vardır. Piramitlerin %90 resimlerine bakınca uçsuz bucaksız çölün içinde zannedilir. Şekilde görüldüğü gibi:



Oysa açı değişince ortaya başka bir gerçek çıkıyor:


Olay uydu haritasında da güzel anlaşılıyor:


Yapılaşmadaki muhteşem estetik, tarihe saygı falan çok tanıdık geliyor bir yerlerden değil mi?

Bir de hidiv meselesine değinelim. Osmanlı'mın meşhur Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'dan sonraki Mısır Valilerine hidiv ünvanı verilmiş.
Bu hidivlerin beni ilgilendiren tarafı İstanbul'da bıraktıkları iki güzel art-nouveau tarzında bina.
Biri adı üstünde 'Hidiv Kasrı',

diğeri Bebek'teki Mısır Konsolosluğu.


İkisi de Mısır hidivlerine ait konutlar.
Mısır Konsolosluğu'nun hikayesi de ilginç. Hidiv Abbas Hilmi Paşa Mısır elden gidince bu binayı alıp annesiyle birlikte yerleşmişler. Bir süre sonra Hilmi Paşa ölmüş ve annesine kalmış. Annesi de binayı devlete bırakmaya karar vermiş. Ancak resmi yazışmalar sırasında devletten gelen zarfın üzerinde alışık olduğı gibi Prenses Emine değil de normal adı-soyadını görünce kızmış ve binayı Mısır Devleti'ne hediye etmiş. Murat Belge'den duymuştum.

Sonunda biraz da müzik olsun. Herkes "Pulp Fiction" filmini ve onun tema müziğini bilir.
Filmin jeneriğinde çalan o parçanın ismi de "Mısırlou", yani bildiğimiz Mısırlı. Bir Osmanlı şarkısı denebilir. Bestecisi belli değil ama önce Atina'da popüler olmuş, sonra tüm civar ülkelere yayılmış.
Filmin jeneriğinde bu şekilde yer alıyordu:


Şarkıyı ilk duyduğumuzda zaten biryerlerden tanıdık gelmişti, işte "Yaralı Gönül":


Bilirsiniz, nerede bu Pulp Fiction versiyonu çalsa hemen birileri o figürü yapar. İki elinin parmaklarını zafer işareti gibi yapıp gözlerinin önünden sağa-sola kaydırır. Aslında filmde bu müziğin duyulduğu yer sadece yukarıda izlediğiniz jenerik. Film içinde o efsane figürü Uma Thurman ve John Travolta'nın harika dans sahnesinde görürüz ki çalan parça Chuck Berry'den "You never can tell"dir. O sahneyi de buradan görebilirsiniz.
(2:19'la 2:23 arasında 3-4 saniye sadece)

Konuyu dağıttık. Yine Mısır'a bağlayarak bitirelim. 1986'dan beri hekesin bildiği bir şarkı: "Walk Like an Egyptian". Eski Mısır rölyeflerindeki tuhaf figürlerden esinlenip yazılmış bir şarkı:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder